Antik dönemde Dağlık Kilikia sınırları içinde kalan Kanytella, bugünkü Kanlıdivane, Eliaussa Sebaste'den (Ayaş) 3 km dağ tarafında içeri kısımda yer alır. 60 m derinliğinde, kayalara oyulmuş basamaklarla inilen bir obruğun (yaklaşık 170 X 200 m ebatlarında) kenarını kaplayan yerleşim yeri, yazıtların belgelediği gibi İ.Ö.2. yüzyılda Olba Hanedanlığı'na bağlıydı, hatta Olba'nın denize açılan yolu yani limanı görevini üstlenmişti. Erken Bizans yerleşimi günümüze kadar gelmiş yapılar sayesinde ispatlanabilmiştir. Kilise kalıntılarından anlaşıldığı kadarıyla yerleşim Geç Antik zamanda en parlak devrini yaşamış olmalıdır. İmparatorluk Dönemi mezar yapılarının kalitesi ve sayısı yerleşimin hali hazırda Roma zamanında önemli bir refah düzeyine ulaştığını işaret eder.
19. yy. ortalarında Batı dünyasınca bilinir hale gelen örenyeri geniş bir obruğun çevresinde oluşturulmuş Olba Krallığı’nın kutsal yeriydi. Daha sonra İ.S. 408 yılında Bizans İmparatoru II. Teodosyus Neapolis (Yenikent) adıyla bir kent yerleşimine ve kutsal bir Hristiyanlık merkezine dönüştürdü. En parlak döneminide bu dönemde (İ.S. 4. yy.) yaşadı. Antik Olba Krallığı’nın kutsal yerleşim yeri olan kentin tarihi MÖ 3. yy.a kadar gitmektedir.
Geniş obruğun etrafında kesme taştan yapılmış bazilikalar, kaya mezarları, anıt mezarlar, kaya kabartmaları, sarnıçlar, caddeler, ve semerdam lahit kapakları bulunuyor.
Obruk ve Armaronxas Aile Kabartmaları
Kent, 60 metre derinliğinde geniş obruk etrafında kurulmuştur. Doğal bir çöküntü alanı olan bu çukura efsaneye göre Roma çağında suçlular atılıp vahşi hayvanlara parçalatıldığı inancı nedeniyle halk arasında "Kanlıdivane" olarak anılmaktadır. Obruğun içerisinde, güney duvarında Armaronxas ailesinin kabartmaları bulunmaktadır. 4X2 m. boyutlarında ki bir niş içinde yer alan kabartma, kaba bir işçiliğe sahiptir. Kabartmanın sağ tarafında 5 satırlık bir yazıt bulunmakta ve burada ailenin isimleri yer almaktadır. Aile altı kişiden oluşmaktadır: baba ve anne dört çoçuklarının yanında oturmaktadır. Bunların biri erkek, üçü kız çocuğudur. Yağmur sularıyla toprak rengine bulanan bu kabartmalar nedeniyle kente Kanlıdivan denildiği ve zamanla Kanlıdivane’ye dönüştüğü de anlatılır. Merdivenlerle inilen çukurun, büyüklüğünden ötürü tanrısal olduğu düşünülmüş ve kent tarih boyunca dinsel bir merkez olmuştur.
Hellenistik Kule
Korykion Antron (Cennet Cehennem) ile olan coğrafik benzerlikten yola çıkarak obruğun içinde Hellenistik döneme ait bir kutsal alan söz konusudur. Obruğun güney kenarına polygonal bloklardan inşa edilmiş kule, Diokaisareia'da ki kule gibi İ. Ö. 2. yüzyıl başında Tarkyaris'in oğlu rahip kral Teukros tarafından yapıtırılmış ve Zeus Olbios'a adanmıştır. Diktörtgen temel planlı kule, üç odaya ayrılmıştır ve içeriye sonradan imparatorluk döneminde duvar payandaları eklenmiştir. Bu payandalar, kemer taşıyıcı olarak, bu yapının diğer benzer kuleler gibi erken Bizans dönemine kadar kullanıldığını göstermektedir. Katlar arasında tavan için kirişler yerleştirilmiştir. Yüzeyi düzleştirilmiş bloklar üzerinde güneybatı köşesinde yapıyı Zeus Olbios'a daha doğrusu Olba Rahiplerine tahsis eden iki Hellenistik yazıt yer almaktadır.
Kısmen ayakta kalabilen bazilikalar obruğun çevresinde. I numaralı bazilika obruğun güneybatısında ve doğu cephesi ayakta, sütun başlıkları Korint tarzında. II numaralı bazilika ile III numaralı bazilika ise obruğun kuzeydoğu köşesinde bulunuyor. Üç kemerli narteksin önündeki mahzenin kemeri ve ağzı görülebiliyor. Etrafında atriumun bulunduğu batı yönü, avluya iki sütunlu üç kemerle açılıyor. Bugüne ulaşamasa da, narteksin üzerinde ahşap bir kat olduğu kilisenin batı duvarında sıralanan bir sıra taş konsoldan anlaşılıyor.
Üç ayrı yerde nekropol (mezarlık) bulunuyor. Güneyden çıkan ana yolun iki tarafında kayalara oyulmuş oda mezarlar görülüyor. Batı nekropolündeki mezarlar genellikle kayalara oyulmuş. Kaya mezarlarının menfezlerinin üzerinde kabartma kadın ve erkek figürler işlenmiş. Figürlerde asker kıyafetinde iki erkek, kline üzerine uzanmış bir kadın görülebiliyor.
Mezarların yanında kayalara oyulmuş üzüm sıkma presleri ve dikdörtgen planlı, beşik tonozla örtülü sarnıçlar bulunuyor.
Kanyteleis'teki obruğun içine merdivenlerle inilmekteydi. Bugün bir kısmı yıkılmış olan merdivenler görülebiliyor.
Çevrede Roma ve Bizans mezarları yanında Osmanlı dönemine ait mezarların da bulunması o dönemde de burada yerleşme olduğunu gösteriyor.
Kuzeydeki nekropolün en yüksek yerinde görülen Kraliçe Aba’nın, kocası ve iki oğlu için yaptırdığı anıtsal mezar ören yerinin en ilginç yapısı sayılabilir. Kare planlı mezara yuvarlak kemerli bir kapıdan giriliyor. Anıt mezarın doğusundaki mezarlar ise lahit şeklinde.
Olba'lı Prenses Aba'nın Mezarı
Obruğun kuzeyinde, nekropol içerisinde yukarıda yer alan tapınak mezar ise İ.S. 2.yüzyıl. a ait olup üzerindeki yazıtta kentin ismi olan Canytellis adının geçmesi nedeniyle önem taşımaktadır. Mezar, kentin soylularından olan Aba adına yapılmıştır.
Obruğun çevresindeki bazilikalar 4. yy. sonları ile 6. yy. ortaları Bizans dönemi eserleridir.
Kiliseler ve Ev Kalıntıları
Yaklaşık 60 ile 80 adet arası büyük miktarda tahrip görmüş evler obruğun çevresine düzensiz şekilde saçılmış bir görüntü sergilemektedir. En eski ev yapıları Geç Hellenistik döneme kadar geriye uzanmaktadır. Bazı evlerin ise Geç İmparatorluk ve Erken Bizans dönemine kadar bir kaç defa onarıma uğrayarak kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Özellikle çukurun kuzey kenarındaki yer alan büyük üç nefli bir Bizans kilisesi (İ.S. 6.yüzyıl) dikkati çekmektedir, aynı zamanda batı kenardaki iyi korunmuş başka bir bazilika görülebilir.
Obruğun kuzeybatısını büyük bir nekropol alanı (mezarlık alanı) kaplamaktadır; lahitler, tapınak mezarlar ve üç sütunlu bir mezar İ. S. 2/3. yüzyıla tarihlenmektedir.
Çanakçı Nekropolü
En eski mezar örnekleri obruğun batısında birkaç kilometre uzakta bulunan Çanakçı Kaya mezarları Kilikya İmparatorluğu’nun soylularına aittir ve üzerlerinde bunu belirten rölyefler vardır. Burada birkaç lahit mezarın yanısıra dokuz adet de kayaya oyulmuş mezar vardır. Bunların üzerlerinde bulunan kayaya oyulmuş figürler arasında elinde mızrak ve kılıç tutan asker, başları örtülü kadın figürleri gibi figürler bulunmaktadır. Mezarların birinin üzerindeki yazıtta ise, mezarın sahibi olan Appas, mezarını soymaya kalkanların Zeus, Helios ve Athena tapınaklarına ceza ödemeleri gerektigini belirtir.
19. yy. ortalarında Fransız gezgin Victor Langlois tarafından keşfedilen kent, 70’li yıllarda yapılan kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Yöredeki ilk arkeolojik araştırmaları Prof. Dr. Semavi Eyice gerçekleştirmiştir.