Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Abant Gölünde Su Perileri

Nilüfer çiçekleri, Nymphaea, adlarını güzel su perileri Nimf'lerin adlarından almışlar... Biz Abant Gölü'ne vardığımızda güneş ufka yaklaşmış, ışık perileri su perileri Nimf'lerle dans ediyorlardı... Bakalım onları görebilecek misiniz...

Bir Osmanlı Kasabası'nın Sokaklarında...

Havadaki leyleğimiz bu sefer Mudurnu'ya, şirin mi şirin Osmanlı evleri, sokakları, yapıları, hamamı, Kanuni Sultan Süleyman ve Yıldırım Bayezid camileriyle farklı bir dünyaya, geçmişe götürüyor bizi... Bu arada Mudurnu'nun ekmeği ve yoğurdu bir harika... Yemeği beklerken mis gibi dumanı tüten Mudurnu ekmeğinin üzerine sürdüğüm tereyağ gibi yoğurda biraz da tuz ve karabiber ekince tadına doyamadım... Ama leyleğimiz uçuyor... Eee leylek bu... Göçmen kuş... Buradan dağları tepeleri aşalım, Erenler Doruğu ve Sütlük Doruğu tepelerinin arasından geçit bulalım, Abant Gölünde gün batımında alev alev yanan nilüfer çiçeklerini ve güzel su perilerini, nimfleri görmeye gidelim mi birlikte? Tutunun leyleğin kanadına...

Gizemli Bir Masal Ülkesine Yolculuk

Quo Vadis? Göçmen leyleğimiz bizi bu sefer gizemli bir masal ülkesine götürüyor... Göynük adını belki duymuşsunuzdur. Belki Göynük evlerini ve Göynük kulesini biliyorsunuzdur. Belki Göynük'ü görmüşsünüzdür. Belki suyundan içmiş, ekmeğinden yemişsinizdir... Ama eminim Göynük yakınlarında Çubuk Gölü adlı bir göl olduğunu bilmiyorsunuzdur. Çubuk Gölü kıyısındaki gizemli yeldeğirmenlerini ve sanki "Şirinler" biraz önce buradaymış gibi duran masal ülkesini bilmiyorsunuzdur... Terkedilmiş bir havası var... Bizi "GİRMEK YASAK!", "ÖZEL MÜLK", "DİKKAT TEHLİKE" uyarıları karşılıyor... Ama merakımız ve fotoğraf çekme arzumuz galip geliyor... Bir köpek var ama göl çevresinde hep bizimle yürüdü... O da zaten yeldeğirmenlerinin brandaları rüzgarda PATIR PATIR ses çıkarınca tabanları öyle bir yağlıyor ki tutabilene aşk olsun...

Burdur'daki Hadrian Büstü British Museum'a Uçtu

İmparator Hadrian'ın Londra Uçuşu Roma İmparatoru Hadrian'ın Antalya yakınlarında, Burdur İsparta arasındaki antik kent Sagalassos kazılarında çıkarılan dev büstü üzerinin çamuruyla Londra'da, British Museum'da.

Leyleklerin Peşinde Göynük Yolunda

Göçmen leylekleri izleyerek çıktık yolculuğumuza... Göçmen kuşları izlerseniz sizi nereye götürürler? Tabii ki kuş cennetine... Ama ne yazık ki bir ay önce gördüğümüz Nallıhan Kuş Cenneti bir ay içinde kurumuştu bile... Leyleğimiz buradan bizi Göynük'e götürdü. Göynük'e tam girerken aldı mı bir yağmur... Bakalım leyleğimiz bizi buradan nerelere görürecek... Ama kulağıma fısıldadığına göre sihirli bir masal ülkesine galiba... "Alice Harikalar Diyarında" mı acaba, "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler" mi, yoksa "Şirinler" mi... Yel değirmenlerinden falan bahsedildiğini de duydum...

Havada Bir Leylek Olsam

Leyleği havada görürseniz seyahate çıkacağınız söylenir... Bu sevilen, dost göçmen kuşların özgürlüklerine imreniriz hep... Ama bir leylek olmayı, leyleklerle yolculuğa çıkmayı düşlediniz mi hiç? Hiç havada bir leylek olsam uçsam, dağlar tepeler aşsam, derelere, tarlalara konsam dediniz mi? Köroğlu Dağlarını aşsam, Göynük, Mudurnu uçsam, arada inip insanlarla konuşsam, şehirleri görsem, Abant Gölüne konsam, akşam güneşinde sarı sarı yanan nilüfer çiçeklerini görsem dediniz mi? Biz dedik... Ve leyleklerle bir yolculuğa çıktık...

TUTTUĞUM HERŞEY ALTIN OLSUN!

Sürekli içkili gezen Silenos adlı mitolojik ihtiyar, Tanrı Dionysos'un en sevdiği yaratıkmış. Şarap Tanrısı Dionysos, bir gün yanında Satirler, Bakhalar ve Silenos olduğu halde Frig ülkesini dolaşırken Silenos ormanda kaybolmuş. Dionysos en sevdiği yaratığın kaybolmasına çok üzülmüş. Frigyalı köylüler Silenos'u bularak Kralları Midas' a götürmüşler. Midas Silenos'u tanımış onu on gün boyunca ağırlamış ve Tanrı Dionysos'a götürüp vermiş. Kendini yetiştiren Silenos'a kavuşan Dionysos, Kral'a ne isterse dileyebileceğini söylemiş. Midas ise, "Tuttuğum her şey altın olsun." demiş.

Midas'ın Krallığa Giden Yolu

" Antik Telmesos'tan başlayıp, Ankara'da sona eren kader çizgisinin ünlü yolcusu Kral Midas'ın acı dolu yaşam öyküsü " Demir çemberli tekerleklerin aşındırdığı Kral Yolu'nda bir gün eski bir araba yol almaktadır. Arabayı kullanan gence yaşlı annesi ve orman işçisi babası eşlik etmektedir. Annesinin doğduğu Telmesos'u bugünkü Fethiye'yi ve liman kenti Patara'yı arkalarında bırakalı günler olmuştur. Bey dağlarını ve Batı Toroslar'ı aşıp kuzeye Frig ülkesine doğru yönelmektedirler. Frig Kralı Gordios ölmüştür. Halk çok üzgündür. Kralın yerine geçecek kimse yoktur. Ülkenin ileri gelenleri toplanır ve kahinlerden yardım ister. Kahinler kehanette bulunurlar: "Gordion'a arabasıyla ilk giren kişi kral olacaktır". Ve Kral Midas'tır artık o... Midas Frig ülkesinin bilinen iki kralından bir tanesidir. Frig kralları ya Gordios ya da Midas olarak anılırdı. Ele geçirilen çok az belgeye dayanarak başkent Gordion'un Gordios ünvanlı bi

Midas'ın Kulakları

Kral oluşu, yaşamı ve ölümü üzerine rivayet muhtelif Midas'ın. Mitlere, destanlara, operalara konu olmuş...Biz de "Bi görelim..." diyerek Polatlı'ya, Gordiyon'a doğru yola çıktık... Söylenti bu ya, Yunan Tanrısı Apollon ve Kır Tanrısı Pan arasında yapılacak bir çalgı çalma yarışmasında Midas yargıçlardan biri olarak seçilmişti. Doğrusu bu ya, Kır tanrısı, kavalıyla hoş sesler çıkarıyordu! Ama Apollon'un gümüşten lira'sı her çalgıdan üstündü! Apollon çalmaya başladığında deniz kızları Sirenler bile durup onu dinlerdi!