Adana, Mersin treninden indiğimde beni güneşli ve ılık bir Akdeniz sabahı karşılıyor. Güneş henüz Tarsus'un dar ara sokaklarına girmemiş. Niyetim eski güzel Tarsus evlerinin bulunduğu şehir merkezindeki sokakları fotoğraflamak. Oradan şehir merkezindeki saat kulesi, tarihi bedesten ve camilerin olduğu meydana geçip, meydan kahvesinde de bir çay içmeyi düşünüyorum. Burada ne tarafa bakarsanız ayrı bir fotoğraf karesi görüyorsunuz... Ben ara sokaklarda dolaşıp fotoğraf çekerken, güneşin ilk ışıkları dar sokaklarda binbir türlü renk ve ışık oyunları yaratıyor. Tam o sırada açık bir kapı dikkatimi çekiyor...
Sabahın erken saatinde tur otobüsünü bekliyorum. Durağa gelen bir kaç hanım "Yozgat'a mı gideceksiniz?" diye soruyor. "Evet" diye cevaplıyorum. İçlerinden birisi "Napacaksınız Yozgat'ta, işiniz mi yok?" diye soruyor. "Siz niye gidiyorsunuz?" diyorum. "Ben Yozgat'lıyım" diyor. Doğrusu bu durum Yozgat hakkındaki genel kanıyı özetliyor. Oysa ben size: "Enya, Loreena McKennitt ve Asteriks aslen Yozgat'lıdır" desem ne derdiniz?