"Yedi semiz ineği yedi cılız ineğin yediğini gördüm!Buğday insan medeniyetinin ve şehir topluluklarının ortaya çıkışında çok önemli bir rol oynadı. Yabani bir ot olarak doğada yetişirken insanlar tarafından ekilip biçilerek, silolarda zor zamanlar için saklanarak, öğütülüp, mayalanarak, fırınlarda pişirilerek insan medeniyetinin hamurunu ve ekmeğini oluşturdu. Tevrat'ta ve Kur'an'da, Yusuf'un, Firavun Akhenaten'in rüyasını, "Yedi sene bolluk olacak, ardından yedi sene kıtlık olacak!"
Yedi dolgun başağı yedi kuru başağın yediğini gördüm!"
şeklinde yorumladığı ve "Yedi senenin ürününü gelecek kıtlık günleri için sakla!" diye öğüt verdiği anlatılır...
Arkeolojik bulgular, buğdayın insanlar tarafından ilk olarak "Bereketli Hilal" olarak anılan, Nil Deltasından, Çukurova ve Harran Ovasını da içine alarak Fırat ve Dicle nehirlerinin suladığı bugünkü Irak'ı kapsayan bölgede ekilip hasat edildiğini gösteriyor. Ama en eski arkeolojik bulgulara Urfa Göbeklitepe ve Karacadağ yöresinde rastlanmıştır. Buradaki veriler buğdayın İsa'nın doğumundan 9000 yıl önce insanlar tarafından yetiştirildiğini gösteriyor. İnsanlar yabani arpa ve buğdayı günümüzden 25000 yıl kadar önce biliyorlardı.